Sırat-ı Müstakim (Ayrıntılı Bilgi www.efgan.net)
  Sırat-ı Müstakim’den Sebilürreşad’a
 
Eşref Edip, Ebül’ula Mardin ile birlikte dergiyi 182 sayı (7 cilt) çıkarırlar. Bu sayıdan itibaren Ebül’ula Mardin, milletvekili seçildiği ve üniversite hocalığına başladığı için, kimi kaynaklara göre ise Eşref Edip’le aralarındaki bir anlaşmazlık sebebiyle derginin yönetiminden ayrılır. Bu hadise üzerine Tahir’ül Mevlevi’nin imtiyazını alıp neşrine başlamadığı Sebilürreşad mecmuası Eşref Edib’e devredilir. Eşref Edip, derginin sorumlu müdürlüğünün yanı sıra sahipliğini de üstlenmiş olur. Bu değişimde Tahir’ül Mevlevi’nin belirttiğine göre Âkif, etkili olmuştur. Böylece Sırat- ı Müstakim bu yeni adıyla(Sebilürreşad)   1966 yılına kadar sürecek uzun soluklu yeni yayın yayınına tekrar başlar. (8 Mart 1912/24 Şubat 1327).
 
 
Dergi, işte böyle bir dönemde 183. sayısından itibaren bu yeni adıyla çıkmaya başlar. “Mandacılarla mücadele, İttihat Terakki’nin yanlış uygulamalarına muhalefet ve Milli Mücadeleyi desteklemek” şeklinde bir politika yürütür. Yaptığı etkili muhalefet yüzünden zaman zaman İttihat Terakki yönetiminin baskılarına maruz kalır ve birçok defa kapatılmayla yüz yüze gelir. Bunlardan ilki 1911 de olur. Örfî idare (sıkıyönetim) tarafından kapatılır. 2. Kapatma 1914 de olur. Haziranda kapatılır. Hatta bu yüzden 300–301. sayıları “Sebilü’n-Necat” ismiyle çıkar. Dergi daha sonra eski adına tekrar yayımlanmaya başlar. Dergi bu kapatılmalarla daha sonraki yıllarda da karşı karşıya kalacaktır.
 
 
Sebilürreşad dergisi, “ittihad-ı İslâm” anlayışını benimseyen bir anlayışın sözcülüğünü yapmayı hedeflemektedir. Bu yüzden bütün İslâm âleminin bu yayından haberdar olabilmesi için yoğun bir gayret sürdürülür. Eşref Edip, derginini fikri mimarı durumundaki Akif’le birlikte pek çok İslâm ülkesine muhabirler gönderir. Abbas Halim Paşa’nın tavsiyesi üzerine Seyyah Abdürreşid İbrahim Efendi’nin elinde bulunan adresler alınarak derginin geniş bir coğrafyaya ulaşması sağlanır. Bilhassa Azebaycan’da ve Müslümanların ve Türklerin yaşadıkları coğrafyalarda büyük bir ilgiyle karşılanır. Eşraf Edib, bu konudan bahsederken “On bin, yirmi bin, basıyor, gazete yetiştiremiyorduk. (…)Bilhassa Rusya’ya binlerce nüsha sevk olunuyordu. Asya’nın en uzak köşelerinden üstada mektuplar geliyor, şiirleri, yazıları takdir olunuyordu.” ifadesini kullanmaktadır.
 
 
Daha sonra Balkan Harbi başlar. Âkif’i dergi sayfalarının yanı sıra bu defa da cami kürsülerinde de görürüz. Eşref Edip yine yanındadır. Zira Âkif’in konuşmasını kayda geçirme işi onundur. Nitekim Âkif’in cami konuşmaları bu kayıtlar sayesinde dergi sayfalarına taşınma imkânı bulur.
 
 
Eşref Edip, düzgün not tutma konusunda son derece gelişmiş bir kabiliyete sahiptir. Onun bu yönü daha lise yıllarında başlamıştır. O yıllarda Hocası İsamüddin Efendi’den ders alırken hocasından işittiklerini hemen not etmektedir. O, bu melekesini hukuk mektebinde okurken daha da geliştirmiş, okul derslerinin yanı sıra Atik Ali camiinde dinlediği konuşmaları kayda geçirmiş, dahası o yıllarda ibadete açık olan Ayasofya camiindeki vaazları ilk olarak Hacı Adil Bey’in, bilhassa da Hakkı Bey’in (Sadrazam Hakkı Paşa’nın), “Hukuk-i İdare ve Hukuk-i Düvel Notları”nı, Büyük Haydar Efendi’nin “Usul-i Fıkıh Notları”nı ve Cuma günleri Ayasofya Câmii’nde vaaz eden Manastırlı İsmail Hakkı Efendi’nin konuşmalarını kaydetmiş, bu notlar ve tahrirler, Bâbıâlî’de İbrahim Hilmi Kütüphanesi’nce neşredilmiştir. Bütün bunları yaparken en büyük yardımcısı ise daha sonra ortak dergi çıkaracakları Ebu’l Ula Zeynel Abidin Mardin’dir.
 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol